
Sararmış, silinmiş film karelerinde, sepya fotoğraflarda unutulmaz yüzler, unutulmaz isimler... Yılmaz Güney, Yavuzer Çetinkaya, Yaman Okay, Yadigar Ejder, Suphi Kaner, Cevat Kurtuluş, Aliye Rona, Nubar Terziyan, Danyal Topatan, Bilal İnci, Kenan Pars...
Cinayet insanı olmaktansa cinnet insanı olmayı seçmiş insanlar... Kaçımız çöplükleri karıştıran ya da soğuk bir kış günü bir köşede yarı çıplak uyuyakalmış (belki de ölmüş) berduşların hayatını merak etmiş, araştırmıştır. Neler yaşamış, neden böyle bir karşı duruşu (evet, bir çoğu için -bilinçleri oranında- bu bir tavır, bir karşı duruştur) seçmişlerdir. Bir berduş nerede, nasıl ölür; cenazesi kimler tarafından, nereye ve nasıl kaldırılır? Bir sanatçı (zaten kendine sürgünken) neden Büyükada'da bir mağarada yaşamayı seçer? Neden insanlar onları anlamaya çalışmak, seçimlerine saygı duymak yerine, kendi çıkarları için onlara zarar vermeye kalkarlar? İnsanlar birbirlerini neden bu kadar rahat kırabiliyorlar? Hayat, erdem, aşk yorgunu, kırgını insanlar ruh uyuşmazlığı içinde daha kaç yüzyıl acı çekecekler?



40 yıl varolma, ayakta kalabilme savaşı verir Ferda Ferdağ. Yeşilçam onu çok çabuk hırpalamış, oynadığı üç başrolden sonra figüranlığa indirmişti. “25 yaşından sonra anne, teyze, nine, hala” rollerini uygun görmüşlerdi. Ferda Ferdağ, kırgın ve öfkeliydi. On üç yaşında Tepebaşı Şehir Tiyatroları'na Kül Kedisi Sindrella'nın provalarına kadrolu girmiş, on dört yaşında Yeşilçam'ı keşfetmişti. Ne umutlarla, fakat hep hayal kırıklıklarıyla, acılarla ve yalnızlıklarla geçen otuz beş-kırk yıl... Sonunda annesinin altın bileziği, oğlunun yardımları ve yan oyunculukla beş yıllık borç farkını tamamlayarak emekli olur. Emekli olduktan sonra yapımcı ve yönetmenlere kendini hatırlatmak amacıyla bir gece düzenler. “35 yıl 109 gün Türk Sinema ve Tiyatrosu'na gönül verip emekli oldum. Onurlandırmanızı rica ediyorum. 19 Haziran 1987 Cuma günü saat 17.00-19.00 Perapalas Oryent Ekspres barda.” yazılı bir davetiye dağıtır. Nerede ve ne zaman davet ettiğini hatırlayamadığı bir avukat ve Gazanfer Özcan ailesinin “STR adına nefis çiçekleri” gelir yalnızca. “Haram olsun İstanbul... Bütün paralarım zemin katlarına, o akmayan sularına, jeton yutan telefonlarına, yanmayan kaloriferlerine, ikide bir kesilen elektriklerine, ayakta duracak yer bulamadığım otobüslerine, kolibasilli denizlerine gitti. Bir kere daha haram olsun İstanbul...” Sinema, tiyatro, müzik... 1971 yılında sahneye de çıkar Ferda Ferdağ, iki yıl sürdürür şarkıcılığı. Altın Kalemler dergisinde Ergun Arpaçay şunları yazar: “Yeşilçam'da bir yorgun savaşçı var. Kameraların önünden kırgın ayrılan bu yorgun savaşçı Ferda Ferdağ'dır. Çevirdiği son filminin bir planlık sahnesini tamamlayarak setten ayrılan Ferda Ferdağ buruktur, üzgündür, kırgındır. Ferda Yeşilçam'daki mücadelesini kaybetmiştir, ama sanat gücünü, sanat aşkını yitirmemiştir. Zira yıldızlar gökyüzünden düşse bile onların unutulmayacaklarını bilmektedir. (...) Mağluplar da alkışlanır. Ferda Yeşilçam'da yenilmiştir, ama yıkılmamıştır.”
Kardeşim Benim filminin unutulmaz oyuncusu Özcan Özgür, 1991 yılının Mayısı'nda Ferda Ferdağ'a "Ah kiralık bir ev istiyorum" der. Cezmi Ersöz'e "kiralar ne kadar?" diye sorar. "Acele kiralık eve ihtiyacım var". Kiraları öğrenince de "ev sahiplerinde hiç insaf kalmamış" der. Oturacak kiralık ev bile bulamaz. Bulduğu kırık dökük evlerden çıkarılır. Son yıllarında hastalanır, bacakları tutmaz. Son günlerini tekerlekli sandalyede geçirir. Kardeşim Benim filminin unutulmaz oyuncusu Özcan Özgür, acılı ve kırgın yüreğiyle hep yalnızdır ve öyle de ayrılır aramızdan.
Sararmış, silinmiş film karelerinde, sepya fotoğraflarda unutulmaz yüzler, unutulmaz isimler... Tuncel Kurtiz, Osman Alyanak, Muhterem Nur, Vahi Öz, Sadri Alışık, Ekrem Bora, Aziz Basmacı, Mualla Sürer, Sevda Ferdağ, Hüseyin Baradan, Kadir Savun, Hüseyin Zan, Pervin Par, Asım Nipton, Baki Tamer, Ahmet Mekin, Eşref Kolçak, Turgut Özatay, Hüseyin Peyda, İhsan Yüce, Reha Yurdakul, Atıf Kaptan, Süheyl Eğriboz...
Hiç unutulmayacaklar!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder