Yeşilçam Hatırası

“Bir dönemin, özellikle 50’li, 60’lı yılların sinemasına damgasını vurmuş unutulmaz filmlerin, unutulmaz oyuncularının büyülü dünyasına gireceksiniz birazdan. Gong sesini duyduğunuzda, ışıklar sönecek, bütün zamanların en dev kadrolu siyah-beyaz belgeselini izlemeye başlayacaksınız. Yeşilçam Hatırası: Unutulmayan Yüzler, unutulmaz filmler...

8 Aralık 2009 Salı

Sansür Hikayeleri

Sinemacıların korkulu rüyası sansür yıllardır dillere destan ve çoğu neredeyse komik uygulamalarıyla Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak günümüze kadar süregelmiştir. Çoğu zaman keyfi kararlarla yasaklanan filmler hatta yakılan filmler izleyicilere ulaşamamış ya da film bir çok sahnenin çıkarılmasıyla izleyiciye ulaşabilmiştir. 1939 yılında "filmlerin ve film senaryolarının kontrolüne dair nizamname" yürürlüğe girer. Nizamnamenin 7. maddesi denetimini şu hükümlere göre yapıyordu: 1) Herhangi bir devletin propagandasını yapan, 2) Herhangi bir ırk ve milleti tezyif eden, 3) Dost devlet ve milletlerin hislerini rencide eden, 4) Din propagandası yapan, 5) Milli rejime aykırı olan siyasi, iktisadi ve içtimai ideoloji propogandası yapan, 6) Umumi terbiyeye ve ahlaka ve milli duygularımıza mugayyir bulunan, 7) Askerlik şeref ve haysiyetini kıran ve askerlik aleyhine propaganda yapan, 8) Memleketin inzibat ve emniyeti bakımından zararlı olan, 9)cürüm işlemeğe tahrik eden, 10) İçinde Türkiye aleyhinde propaganda vasıtası olacak sahneleri bulunan filmlerin çekimine müsade edilmez.
Sinemada ilk sansür uygulaması 1919 yılında Mürebbiye filmiyle başlar. İşgal ordularının Fransız komutanı General Franchet d'Esperey tarafından yasaklanan filmin Anadolu'ya gönderilmesine ve gösterilmesine izin verilmez. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın romanından uyarlanan filmde bir Türk ailesinin yanında mürebbiye olarak çalışan Fransız kadının hikayesi anlatılır. Madam Kalitea'nın başarıyla oynadığı Fransız mürebbiye çalıştığı evin bütün erkeklerini baştan çıkarır ve birbirlerine düşürür. Fransızları küçük düşürüyor gerekçesiyle böylece ilk sansür uygulaması başlamış oluyordu. Sansürle başı derde giren sinemacıların başında kuşkusuz Metin Erksan gelir. 1950'li yılların başında çektiği Karanlık Dünya adlı filminin adı sansür komisyonunca Aşık Veysel'in Hayatı olarak değiştirilir. Yine aynı film, oyunculardan Aclan Sayılgan ve Kemal Bekir'in Komünist Parti kurma suçundan tutuklanmasıyla 7. maddenin 5. fırkası gereğince tümden reddedilir. Daha sonra tekrar komisyona giren film şartlı olarak izin alabilir. Ekin boylarının kısa ve cılız oluşu, ziraat işleminin çok ilkel olması, turna dansı yapan dört kızdan ikisinin çıplak ayaklı, ikisinin çarıklı oluşu şartlı kabulün gerekçelerinden bazılarıdır. Yine Metin Erksan'ın Yılanların Öcü ve Susuz Yaz adlı filmleri de sansürden nasibini almıştı. O dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel Yılanların Öcü'nü köşkte izleyip çok beğenmesine ve Metin Erksan'la yapımcı Nurset İkbal' i tebrik etmesine rağmen film sansürden izin alamayarak tümden reddedilmişti. Susuz Yaz da "gayri ahlaki" bulunarak tümüyle reddedilmişti. Duygu Sağıroğlu' nun Bitmeyen Yol filmi köyden büyükkente göç eden köylülerin yaşam öykülerini anlatıyordu. Fakat olur mu öyle şey, sansür kurulundan haberiniz yok galiba. Tabii ki filmin, halka gösterilme- sine yurt dışına çıkarılmasına "şehrin en kötü ve en sefil yerlerini, işçilerin en sefil hayat şartları içinde yaşadıklarını belirttiği, bütün işverenleri kötü huylu, hoyrat, işçiyi hakir gören kişiler olarak gösterdiği ..." gerekçesiyle izin verilmez.Lütfi Ö.Akad'ın yönettiği Hudutların Kanunu da sansür kurulunca yasaklanıyordu. Yılmaz Güney'in Umut filmi 10 maddelik gerekçeyle yasaklanıyordu. Bu maddelerden biri şöyleydi: "Filmde Yılmaz Güney ve arabası bakımsız, pis, yırtık, çok zayıf bir at ile iş yapması ve geçinmesi şansa bağlı olup kalabalık bir aileyi geçindirilmesi düşünülmez iken, bu araba ve at fakirliğin bir sembolü olarak ele alınmış, çeşitli olaylarla da çalışmak imkanı bulunmadığı kanaatı verilmiştir." Yılmaz Güney'in Ağıt filminde de sakıncalı sahneler bulunarak o sahnelerin çıkarılması isteniyordu. "Doktor hanımın Yılmaz Güney'in vücudundan kurşunu çıkarırken hep bir ağızdan şarkı söyleme sahnesinin çıkarılması." Filmde kaçakçı Çobanoğlunu oynayan Yılmaz Güney jandarmalar tarafından vurulur. Vücudundan kurşun çıkarılırken direnme gücü verebilmek için adamlarının söylediği, sansür kurulunun filmden çıkarılmasını istediği türkü "Zahit Bizi Tan Eyleme" dir. Süreyya Duru'nun çektiği Kara Çarşaflı Gelin de "memleket asayişine zararlı" olduğu için yasaklanmıştı. 1970'lerdeki seks filmleri furyasında da "umumi terbiyeye ve ahlaka, milli duygularımıza mugayir bulunan" filmler sansürden geçmiyordu. Anlatmakla bitmeyecek kadar çok ve çoğu komik gerekçelerden bazılarını Agah Özgüç'ün "Türk Sineması Sansür Dosyası"(*) kitabından aktarıyorum. Filmin adı: Şoförün KarısıGerekçesi: Leyla ile Handan'ın birlikte oturmaya karar verdikleri zaman "kazancımızı ortaya koyar beraber harcarız" sözü bir çeşit kominizim düşüncesi telkin ettiğinden.Filmin adı: Belanın Kralı Gerekçesi: İşe el koyan polislerin "biz de şaştık kaldık" demesinin çıkarılması.
Filmin adı: Killing İstanbul' da
Gerekçesi: "Polis öldürdü" sözünün çıkarılması, Mine Soley' in profesörün evinde asistanken, evine döndüğünde aynanın karşısında bikini ile arkadan görüldüğü sahnenin çıkarılması.
Filmin adı: Vur Tatlım
Gerekçesi: Rum kızının söylediği "kabuksuz çekirdek yiyecektim" sözünün çıkarılması .
Filmin adı: İstanbul Dehşet İçinde
Gerekçesi: Otomobilin patlayan sol tekerleğinin sağ olarak değiştirilmesi.
Filmin adı: Aşkınla Divaneyim
Gerekçesi: Arif'in Nuri'ye söylediği "gidi" ibaresinin çıkarılması.
Filmin adı: Kıran Kırana
Gerekçesi:Uyuyan işçinin uyandıktan sonra Kamil'in arkasından söylediği "Birgün elime fırsat geçer, ben sana gösterim" sözlerinin, Gül'ün yaralı olan Kamil'in kolundan kurşunu çıkardığı sahneden, bıçakla kolunu kurcalandığını gösteren pasajın halk üzerinde tavahhuş uyandırdığından çıkarılması.

Filmin adı : Yüz Karası
Gerekçesi: Genç aşıklara söylenilen "Bir yastıkta kocayın" sözünün çıkarılması.
Filmin adı : Anadolu'da Roma Mozaikleri - Karanlıkta renkler - Üçüncü Murat Surnamesi
Gerekçesi: Türkiye'yi ilkel ve halkını sefil olarak gösteren bazı sahnelerin çıkartılması şartıyla.

(*) Türk Sineması Sansür Dosyası -İnceleme- Agah Özgüç. Koza Yayınları-1976







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler